Kelime Sayısı:678
5 Bölüm
Yenilmez Efsane Geri Döndü II
Borla onlara yeterince
katlanmıştı. ‘’Siz gençler çok isteklisiniz? Bende size istediğinizi vermeye
istekliyim ama bu sizin için tahmin edebilecek sonuç olmayacak’’ dedi. Borla
kendisine en yakın olanın boğazından tutup duvara fırlattı. Handa kılıçlar
çekilmişti, Borla’nın üzerine saldırdılar bir tanesinin bileğinden yakaladı ve
kılıcı adamın karnına soktu. Diğerini de bileğinden yakaladı onun elindeki
kılıcın düşmesine sebep oldu. Kılıç yere çakılmıştı. Bierta eline aldığı
kılıçla haydudun kafasını gövdesinden ayırdı.
Duvara vuran haydudun yanına gelirken haydutlardan birisinin kaçmaya
çalıştığını fark etti ve elindeki kılıcı hayduda fırlattı. Kılıç onun sırtına
saplanıp göğsünden dışarıya çıkmış ve orada kalmıştı. Geriye kalan son haydudun üzerine yürüdü,
onun belindeki kılıcı çıkardı. Adam ondan merhamet diliyordu. ‘’Rom istediniz,
kadın istediniz, para istediniz. Ben sizin gibi istemem sormadan alırım. Siz
isterken sizden merhamet dilenmedim benden merhamet dilenme.’’ Dedi. Onun
boğazından tutup kaldırdı ve kılıcı karnına soktu. Kılıç handan dışarıya
çıkmıştı. Adam onu çıkartamayacak kanına karışan mide suyu tarafından
zehirlenip ölecekti, yavaş ve acıyla.
Handa gürültü bir anda azalmış
sessizliğe bürünmüştü. Kimse esrarengiz ihtiyarın kim olduğunu bilmiyordu bunu
sorgulayan da yoktu o an akıllarında kadar ne kadar güçlü olduğu idi. Karanlık
güç kullanmış olsaydı ona katiller katili bile diyebilirlerdi fakat öyle bir
adamın böyle yerde işi yoktu. Üstelik tek bakışı ile adam öldürebilecek kadar
güçlü olduğunu söylenen adamın bu kadar zaman kaybetmesi hiç mantıklı
gelmiyordu. Dört hayduttan başka haydutlarda
vardı. Onun yakınındakiler çok ürkmüştü. İnsanların dikkati onun üzerindeydi. Haydutlar ellerini kılıçlarına atmıştı. Bierta
‘’Ölmek mi istiyorsunuz?’’ diye sordu. Onun yakınındaki masalarda ki
haydutların bazıları korkmuştu. Herkesi öldürmenin sırası değildi. O yüzden bir
an önce buradan çıkmalıydı. Yaratıklar karşısında korktukları zamanlar çok
olmuştu fakat uzun zamandır bir insandan korkmamışlardı. Bierta şapkası aşağıya indirip gözlerini
kapattı. Yürümeye devam ediyordu. Hancı yutkunuyordu. Belinden bir kese
çıkartıp hancıya attı. Hanca onu eliyle yakaladı. ‘’İçinden zararın kadar al’’
dedi. Hancı alınca Bierta geri göndermesi için işaret etti. Hancı ona tekrar
attı. O hancıya kendini öldür dese hancı korkutan kendini öldürebilirdi. Onlar
içkilerine güçlükle uzanırken Bierta dışarıya çıkmıştı. Krimorda her şey çok
sessizdi ama askerlerin yoğunluğu gözünü çarpıyordu. Köşe başlarında duran
askerler devriyeler oldukça sıklıktaydı.
Bazı sokaklarda halktan çok
askerler vardı. Handan dışarıya
çıktığında öğlen sularıydı. Daha önce haber verdiği için şehrin hazırlandığını
biliyordu. Bulunduğu yere suçlular,
haydutlar, firariler uğrarlardı. Handan dışarıya çıktığında öğlen sularıydı,
içerisi sanki gece gibi karanlıktı, ışıklandırma azdı. Krimorda her şey oldukça sessizdi. Bir
hazırlık olduğunu tahmin etmişti. İdam
şehrin daha içlerinde gerçekleşecekti. Evler birbirlerine bitişikti, şehrin
arka sokakları olmasına rağmen yerler taşlarla kaplanmıştı. Kılıcını yolluğunun
altına saklamıştı. Yolluğunun üzerinde bastonu bulunuyordu. Üzerinde uzun
yıpranmış lacivert elbise vardı. Saçları
uzun ve dağınıktı, sakalları uzadıkça düzensizleşmişti. Sakalları biraz
örmüştü. Başındaki siyah şapka neredeyse bütün yüzünü kapatıyor sadece çenesi
görülüyordu. Uzun zaman gözlerini
karanlığa alıştırmıştı, güneşte görmek yeterince zor olduğunu fark etti. Ana sokaklara ulaşmaya başladığında insanlar
kalabalıklaşmış dar sokaklar genişlemeye başlamıştı. Birkaç dakika yürüdü ve
ana sokaklardan bir tanesine çıktı. Oldukça kalabalıktı, insanların
birbirlerine değmeden yürümeleri imkansızdı. Hırsızlar için bu sokaklar altın
değerindeydi. Sıkışıklığı iyi kullanıyor böyle olması işlerine geliyordu.
Kimsenin ruhu duymadan gümüş keselerini, bileklikleri, kolyeleri ve diğer
değerli takıları veya eşyaları çalabilirlerdi.
Bierta bir süre kalabalığı izledi.
Uzun zamandan beri böyle kalabalığın
içinde bulunmamıştı. Şehre sabah giriş yaptığında sokakların neredeyse hepsi
boştu veya tek tük insanlar vardı, şimdi iğne atsan yere düşmüyordu. Giderek
şehrin kalbine doğru ilerliyordu. Sokak kalabalık ve gürültülüydü. Bir yerden
başlaması gerekiyordu, idam saatine tam vaktinde varmalıydı. Kalabalığa ilk adımını attı, insanlar ona o
insanlara çarparak ilerlemeye çalışıyordu. Bu kalabalık bir insan nehri
gibiydi. Kendisini yönlendirmesi çok güçtü ama başarıyordu. İdamın olacağı gün
halka bildirilmediğini kalabalığı görünce anlamıştı. Bierta bunun anlamını
biliyordu kendisi ile savaşmak için hazırlık yapacaklarını biliyordu. Kendisini insanların akıntısına kaptırmıştı,
uzun zamandır yapmamıştı ve hoşuna gitmişti. Yıllardır suikast yapmadığını
biliyordu. Yaşlı olmasına rağmen kalabalığa kolaylıkla ayak uydurmuştu. Bir
süre daha ilerledi ve kendini kenara çekti. Kalabalık akmaya devam
ediyordu. Bir bakırcı dükkanının yanında
durdu. Dışarıya açılmış bakırdan
yapılmış eşyalara en çok tencereleri olanlara göz gezdirdi. Dükkân sahibi
dükkânın önünde oturmuştu. Tuhaf birisi olduğunu ve tekin birisi olmadığını
anlamıştı. Onlarca farklı tip insanla karşılaşmıştı, karşılaştıklarının içinde
bu adam hiçbirine uymamasına rağmen ondaki tehlikeli sezmemek için deli olmak
gerekirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder