7 Ekim 2020 Çarşamba

Yaşayan Efsane 6 Bölüm

 Kelime Sayısı:794


6 Bölüm

 

İdamdan Önce

 

   Yaşlı adam ‘’Bir şeye ihtiyacın mı var yaşlı adam? Yardımcı olabilirim demişti. Bierta başta onu yaşlı gibi düşünse de değildi yüzü genç sayılırdı sadece saçlarına beyaz çok önceleri düşmüştü. Orta yaşlı birisiydi. Kendisinin tehlikeli olduğu fark etmiş ve ona temkinli yaklaşmıştı. Bierta bunun farkındaydı. Bierta başını biraz kaldırdı ve bakırcıya baktı. ‘’Göz gezdiriyordum’’ dedi ve oradan ayrıldı. Dükkânın kenarından dolaştı ve kalabalığa karıştı. Bu sefer daha kontrollü davranıyordu. İç surlara giriş kapısına yakındı. Surun giriş kapısında altışarlardan oluşan iki grup vardı. Surun tam önünde içeriye giren kişileri denetleyen iki kişi vardı. Güvenlik önlemleri alınmıştı. İçeriye sesli girmek mahkumların hepsinin idam edilmesine veya kaçırılması anlamına geliyordu.  Bierta bu riski göze alamazdı. Surlar fazla yüksek değildi. Dört, beş metre yüksekliğindeki surları inceledi. Oldukça bakımsız görünüyordu. Surlarda çatlama ve kopmalar meydana gelmişti. Bierta bu yaşında tekrar surlara tırmanıp tırmanamayacağını düşünüyordu. Yirmi yıldan fazla süredir surlara tırmanmamıştı. Bedeni zindeydi onun tek düşündüğü hızdı. Elini iç cebine attı. İki gümüş kesesine attı. Onları eline aldı, keselerin ağzını açtı. Her şeyi rasgele yapmak zorundaydı.  Karışıklık çıkarmanın zamanı gelmişti. Keseleri havaya attı ve keselerin içindeki gümüşler yere dökülmeye başladı. Kalabalık bir anda onun olduğu yere toplanırken o da yerden topluyormuş gibi aralarından sıyrıldı ara sokağa girdi. Normalde az gümüş herkesin ilgisini çekmezdi. İki kesede çok doluydu. Gökyüzünde aşağıya birbirlerine vurarak düşen gümüşler bütün ilgiyi oraya toplamaya yetmişti.  Civarda bulunan askerlerde görev yerlerini terk etmişti toplamak için. İnsanlar ve birtakım askerler birbirleri ile kavgaya tutuşmuştu önce yerdekilerin hepsini alacaklardı sonra güçlü olan diğerinin elindekini alacaktı. Bierta kalabalık ve gürültüden çabucak uzaklaşmıştı.  Kapıya yakın askerler kılıçlarını çekmişlerdi ne kadar kalabalıkta olsalar dalgındılar zira Bierta’nın gümüş saçmasını kimse görmemişti. Bierta şapkasını kaldırdı, kapalı gözlerini açtı. Gözleri mavi renkten siyaha dönüştü. Eline iki bıçak aldı ve duvara bıçakları sokarak tırmanmaya başladı. Kapıda ki askerleri kılıçtan geçirmeden geçmesi mümkün değildi.

 

    Biertar zorlanıyordu ama çabucak alışmış zaten alçak olan surların en tepesine yükselmişti. Etrafına hiç bakmadan karşıya geçti ve aşağıya indi. Birkaç bıçak vurdu sura sonra aşağıya atladı. Bundan sonra sur engeli yoktu. İdam yerine gidecekti vakit henüz yanaşmamıştı ama süresi daralıyordu.  Yolda giderken ‘’Hey sen’’ diye arkasında seslendi.  Bierta yürümeye devam etti, arkasından gelen sesi duymuştu ama duymazlıktan geldi. Hızını yükseltmedi fakat yavaşlamadı da.  Asker arkasından koşarak sesleyerek geliyordu.  ‘’Hey millet buraya gelin’’ diye bağırdı. Bir kez daha seslendiğinde Bierta durdu ve arkasına döndü. Asker onun yanına gelmişti, elini kılıcına atmıştı fakat henüz çıkartmamıştı. Asker

 

‘’Nereye ihtiyar?’’ diye sordu. Bierta heybesini gösterdi. ‘’Elimde kitaplar var onları sahafa satmak için buradayım.’’ Dedi. Asker heybesini açtırdı ve kitaplara baktı, diğer askerler etrafını sarmıştı. Ne olacağının farkında idi. Asker ‘’Ne kitabı?’’ diye sordu. Bierta ‘’Okuma yazmam yok para edebileceğini düşünerek getirdim.’’ Dedi.  Asker ‘’Sur dışında sahaflar alır onlara git.’’ Dedi.  Bierta ‘’Onlara gittiğimde sur içindekiler alır dediler.’’ Dedi.

 

‘’Geri git ihtiyar! Bunu geri götürün!’’ dedi. Askerler koluna girmek istediğinde Bierta onlara durmasını işaret etti ve kitabını geri istedi.  Asker vermedi ve diğer kitaplarına baktı.  ‘’Diğerlerine bakayım’’ dedi. Bierta diğerlerini çıkarttı ve askere uzattı. O sırada bir asker ona detaylıca baktığında bir şeyler sakladığını sezmişti.

 

‘’Üzerini arayalım.’’ Dedi.  Asker Bierta’nın üzerini aradığında kılıca denk geldi. Sonra da bıçaklarını buldu. ‘’Bir kılıç ve iki bıçak, kanca halat ve epey fırlatma bıçağı’’ dedi. ‘’İhtiyar için fazla değildi üzerindeki yavaşça çıkar.’’ Dedi.  Bierta

 

‘’Haydut gibi mi görünüyorum? Bunun için fazla ihtiyarım. Sadece güvenlik için’’ dedi. Askerlerden birisi. ‘’Eğer kapıdan girdi isen bütün silahlarını alırlar. Yani kapıdan girmedin. Senin gibi birisi başka girebileceği yerlerde var ama bunlar yasal değil’’ dedi.  Başka bir asker

 

‘’İhtiyarsın fakat yaşlı olman bazı şeyleri göz ardı edeceğimizi göstermiyor bizimle geliyorsun’’ dedi. Bierta ‘’Peki başka çarem olmadığını düşünüyorum.’’ Dedi ve belindeki iki bıçağı eline aldı. Önce elinde kitaplarını olan askerin omzundan aşağıya bıçağı soktu, diğer askerler kılıçlarını çıkarmışlardı, arkasına döndü, hızlıca askerin hamle yapmasını beklemeden askerin alt çenesinden bıçağı soktu. Gelen kılıç saldırısını o askeri kendine çekerek önledi. Saldıran asker onun göğsüne hedeflemişti. Kılıç içeriye girdiğinde asker çıkarmaya uğraşıyordu. Bierta o askerin yanına geldi ardı ardına bıçak darbelerini adama indirmeye başladı, adam yere düşerken kılıcı diğer adamdan çıkartarak yanında saldırmak üzere olan adamın elinde kılıcı olan kolunu keserek yere düşürdü. Adamın ağzını tuttu ve ona yakınlaşarak kılıcın tamamını onun içine sokup çıkardı. Diğer asker kaçmaya çalışırken kılıcı ona fırlattı ve sırtından vurarak onu yere düşürdü.

 

    Bierta kitaplarını alıp heybeye tekrar koydu, cesetleri saklamak ile uğraşmadı. ‘’Sessizce girmek istedim fakat başaramadım. Umarım oraya ulaşmadan idam edilmemiş ol!’’ dedi ve devam etti. ‘’Eskisi gibi artık önem vermiyorum anlaşılan detaylara’’ diye sözlerini bitirdi. Kendi kendine konuşuyordu.  İdam yerine çok az kalmıştı. Kalabalık şehirde yeniden geri dönmüştü, başka bir idam gününü hatırladı ve onda idam edilecek kişileri kurtarıyordu. Yıllar sonra tarihin tekerrür ediyordu. Gürültülü dönmesi bütün dünyayı ayağa kaldıracaktı. Hayatının son demlerinin en büyük anlamını oluşturacaktı, bir evlat belki de yetiştirdi son evlat olacaktı. Efsanenin ayak sesleri sessiz ama büyüktü.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder